top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıFatih Altınöz

Moleküler Gastronomi

Moleküler Gastronomi ile Çağdaş Sanat birbirine ne kadar da benziyor…

Müzelerde devasa bir tablo. Dev bir beyaz fonda kırmızı bir nokta. Yaklaşıyorsunuz ‘Bu da ne?’ gibisinden bakışlarla. Koca bir metin asılı tablonun yanında, “Nesnenin yitik içkinliğini çaresizce aradığı varoluşsal uzamların bozunuma uğramışlığı bir süreksizlik içinde varlığın içinde eridikçe ötekileşiyor ….” gibisinden bir dille paragraflar dolusu açıklama. Tabloya on saniye bakıyorsunuz. Yazıyı on dakika okuyorsunuz.

Michelin benzeri bir lokantada da aynısı… Önünüze yemek diye konulan bir köpük. Tabağınızda taş çatlasın bir santimetreye üç santimetre ebadında bir beyaz ya da yeşil dikdörtgen. ‘Bu da ne? Yiyecek miyiz? Pipetle içimize mi çekeceğiz’ diye bakarak nesnenin yitik içkinliğini nasıl sağlayacağınızı düşünüyorsunuz! Ne olduğu açıklanıyor. ‘Bal kabağı jölesinde trüfle dinlendirilmiş tereyağlı siyah patates üzerinde bir süre dolaştırılarak yorulmasının akabinde üç yüz derecedeki artık melankolik fırınlarda tütsülenmiş lavantalı porçini yatağında kruvaze cacık…”

Son Yazılar

Hepsini Gör

Her konuyu en uçlarından ele alıp kamplara ayrışarak tartışma, ne tartışması kavgaya tutuşma alışkanlığımız neredeyse genetiğimize işlemiş halde. Memleketin tarihinde yer teşkil eden her olay ve şahıs

Memleket ve hatta dünya psikiyatri tarihine geçecek S.S. Zoroğlu Vakası hakkında Türkiye Psikiyatri Derneği’nin suya sabuna dokunmayan, orta yolcu açıklamasını okuyunca aklıma Dr.İbrahim Temo geldi.

Sinemasal nedenlerle dört yönetmenle çok yakın dostluğum oldu. Metin Erksan, Zeki Ökten, Fatih Akın ve Erden Kıral. Erden Kıral ile iki tamamlanmış senaryo yazdım. Biri ‘Babam ve Oğlum’ dan yıllar evv

bottom of page