Edouard Louis işçi sınıfından bir ailede büyümüş çok genç bir yazar. Bir kuir olarak büyürken annesini, annesinin ve elbette kendisinin de değişimini anlatıyor. Müthiş. Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitap. Kısa ve acılı.
Zola’dan beri Fransız romanında bu kadar çarpıcı bir sınıf hikayesi okumamıştım.
“Bana edebiyatın gerçeği izah etmeye çalışmaması, sadece onu resmetmesi gerektiği söylendi, ben de onun yaşamını izah etmek ve anlatmak için yazıyorum.
Bana edebiyatın asla kendini tekrar etmemesi gerektiği söylendi ama ben hep aynı hikayeyi yazmak istiyorum, baştan bir daha, bir daha, bir daha yazmak istiyorum, onun gerçekliğine ait parçalar görünebilir olana kadar aynı hikayeye dönmek, ardında gizlenenler sızmaya başlayıncaya kadar onu delmek istiyorum.
Bana edebiyatın duyguları vitrine çıkarmamaması gerektiği söylendi, ben de bedenin ifade edemediği duygular fışkırsın diye yazıyorum.
Bana edebiyatın asla siyasi bir manifestoya benzememeli gerektiği söylendi, bense şimdiden cümlelerimin her birini bir bıçağın ucunu sivriltir gibi sivriltiyorum.
Çünkü artık biliyorum ki edebiyat adını verdikleri şeyi, onunki gibi yaşamlara ve bedenlere karşı inşa ettiler. Çünkü artık biliyorum ki ona dair ve onun yaşamına dair yazmak, edebiyata karşı yazmaktır.”
コメント